ERSİN ERGÜLTEN
Kavuniçi kahverengi renklere kaptanlık da yapan örnek topçularımızdan Ersin Ergülten Davutpaşa takımında 1969 ile 1974 yılları arasında forma giydi. Ama o hala hem başarılı topçuluğu, hem de güçlü ve özgün kişilik özellikleriyle Alipaşa kedileri arasında bir efsane kimliğini koruyor, adı hala mırnavların pürtüklü dillerinde dolaşıyor.
Ergülten 1946 doğumlu; iki binli yılların ilk yarısında yaşamını yitirdiğinde altmışlı yaşlarını yaşamaya başlayamamıştı ne yazık ki.
Doğma büyüme Bakırköy’lü Ersin Kaptan, Zuhuratbaba’da topçuluğa başlamış, burada dikkat çekmiş biri. Yedikule kulübünde lisansiye olmuş altmışlı yılların ilk yarısında. 1968-69 yıllarında askerliğini yaptıktan sonra Davutpaşa’ya gelmiş, savunmanın solunda ve ortasında görev yapmaya başlamış.
Sıtkı Özcan onun topçu özelliklerini şöyle anlatıyor: ‘’Ersin abinin sağ ayağı da, sol ayağı da iyiydi. Belki boyu kısaydı ama kafa toplarına da iyi çıkardı. Çok cesurdu, kafasını tekmeye uzatmaktan çekinmezdi. Futbol tekniği oldukça gelişmişti.
Tatlı sert oynar, pislik yapan karşıtlarına karşı asla hemen cevap vermezdi. Soğukkanlılığı görülmüş şey değildi aslında. Lakabı Arçelik’ti bu nedenle aramızda. Ona tekme attıklarında hiç tepki vermez, bunu kara kaplı defterine yazar, ama bir fırsat bulduğunda cezayı en uygun biçimde keserdi.
Hem çok kuvvetliydi, hem de zamanlaması mükemmeldi. İkili mücadelelerden galip çıkmasını bilirdi. İyi bir savunmacıydı sözün kısası.’’
Şimdi de Ergülten’in kişisel özelliklerini anlatıyor yakın arkadaşı Özcan: ‘’Ersin abi hiç evlenmedi, annesiyle yaşadı. Beş kardeştiler. Biri ölmüştü erkek kardeşlerinin, iki erkek, bir de kız kardeşi vardı. Şahane biriydi. Espiriliydi. Hiç beklenmedik şeyler söyler şaşırtırdı karşısındakini. Çok renkliydi.
Ersin abi Çukurbostan’daki Perşembe maçlarının da önemli yüzlerinden biriydi. Hem Davutpaşa forması altında haftalık maçlarda, hem de kendi aramızda takımlar kurduğumuz yılbaşı maçlarımızın değişmez topçularındandı.
Camiada en çok Davut Kılıç’a yakındı. Karakaş kahvesinden çıkmazdı zaten boş zamanlarında. Çekişir gibi gözükürdü bu ikili, ama bu bir oyundu aslında. Aramızda oynanırdı bu oyun ve herkes çok eğlenirdi. Kılıç onu gördüğünde kafasına vurur, ama Ergülten hiç aldırmaz, hiç tepki vermezdi. Bu yalancıktan çekişme sahada da devam eder, Perşembe maçlarında da şirinlikler yaşanırdı.
Hiç unutmuyorum bir gün Davut Kılıç Ersin abiye çok sert girmiş, onun yere düşüp burnunu metrelerce zemine sürtmesine neden olmuştu. Ama Ersin abi canı yanmasına karşın sadece gülümsemiş, işi espiriye vurmuştu. Aferin Davut, çok iyi yaptın, hadi şimdi de penaltı at istersen, demişti.
Ergülten’in mesleği canlı hayvan ticaretiydi, celeplikti. Sütlüce mezbahasında çalışıyordu. Başka bir Davutpaşa kahramanı olan Enver Tuna’yı da kasaplığa soyunduran oydu. Meslekten gelen bir dürtüyle uykuluklara çok düşkündü. Çok severdi yemeyi.
Gece hayatını da çok severdi rahmetli. Fırsat buldukça rakı masalarına oturur, muhabbet ederdi sevdikleriyle. Davut Kılıç dışında en yakınındakiler Sıtkı Canaydın, Ayhan ve Reyhan Günermengi’ydi.
Ersin abi cigaraya da çok düşkündü, devre aralarında bile sakinleşmek, gerginliğinden kurtulmak için cigara tüttürürdü.
Ölümü şanssız bir kazaydı. Evinde ayağı kayıp düşmüş, düşerken başını bir masaya çarpmıştı. Bir beyin kanaması geçirmişti sözün özü ama bu beyin kanaması öncesinde farkına varmadığı bir kalp krizi de geçirdiğini söylüyordu yakınları. Son dönemde çok kilolanmıştı Ersin abi. Ölümü bu art arda gelen iki tatsız olay getirmiş olmalı diye düşünüyoruz bu nedenle.’’