FİKRİ PEHLİVAN
1966-67 mevsiminde Davutpaşa 1926 tarihinde, alçakgönüllü bir semt takımı kimliğiyle, ilk kez Türkiye İkinci Liginde oynamanın gururunu yaşamıştı. Bu mevsim, birkaç yıl önce kurulmuş olan bu ligin güvenlikten yoksun stadlarında, taşkın taraftarlı kent takımlarıyla başa baş, dişe diş mücade etmiş, Nikola Radoviç’in çalıştırıcılığında iyi bir takım olarak göz doldurmuştuk. İyi sonuçlar alamasak da, sezon sonunda küme düşmüş olsak da temiz ve hırslı mücadelemizle, üst liglerin takımlarına kazandırdığımız birbirinden değerli topçularla tarihimizin en parlak senelerinden biriydi 1966-67 mevsimi!
Bu değerli takımın sıkı oyuncularından biri de 1948 yılında doğmuş olan Fikri Pehlivan’dı. 1966-67 mevsiminin, İstanbul şampiyonluğu için Ali Mortaş’ın İstanbulspor’uyla çekişen, Cezmi Sebat’lı, Zeki Tüzalgan’lı, Şinasi’li, Metin Koçal’lı, Şükrü Dik’li, Gazanfer’li, Yavuz Turna’lı müthiş genç takımın da as oyuncusu olan Pehlivan deneyimsizliğine karşın, Sırp Radoviç’in gözüne girmiş, ilk onbirde sık sık görev yapmıştı.
Şimdi eskinin yetenekli kalecisi, bugünün çalışkan kaleci çalıştırıcısı Zeki Tüzalgan abimiz takım arkadaşı ve yaşıtı Fikri Pehlivan’ı anlatsın.
‘’Fikri çok başarılı bir topçuydu. Orta sahada yer alırdı. Daha çok hücume yönelik oynardı ama savunma yönü de vardı. Enerjisi çok fazlaydı, doksan dakikaya yaydığı gücü en dikkati çeken yönüydü ama top ayağına yakışırdı Fikri’nin. Teknik özelliklerden yoksun değildi.
Fikri çok güçlüydü. Boyu kısaydı, 1.65 filandı ama kas yapısı iyiydi. Onu orta sahada oynayan, başka çok güçlü topçumuz Rafet’e benzetirdim. İkisinin de mücadele gücü büyüktü.
Genç takımda Fikri bir yıldızdı. Forvet arkası oynar, daha sonra Fenerbahçe takımında da forma giyecek olan bir başka yıldızımız Cezmi Sebat’a fırsatlar hazırlardı. Fikri’nin gol şansı pek yoktu.
Fikri’nin saha içi özelliklerinin yanında, saha dışında da çok iyi olduğunun altını çizeyim. Biz iki yakın arkadaştık. Çok şen, espirili bir arkadaştı. Bizi güldürür, eğlendirirdi.
Fikri bizden 1967 yazında Birinci Ligin güçlü takımı Mersin İdman Yurdu’na transfer oldu. Mersin kadrosunda çok güçlü isimler vardı. Ayhan, Kadri Aytaç, Osman Arpacıoğlu, Alp gibi. Bu nedenle ilk onbirde pek fazla yer bulamadı. Bu nedenle 1968 yılında ikinci ligin güçlü ekibi Antalyaspor’a gitti. Orada yıllarca oynadı.
Fikri Şenlikköylüydü. Futbolu bıraktıktan sonra da hep burada oturdu. Aynen eski Davutpaşalı Ali Açıkgöz gibi.
Fikri ile hiç unutmadığım bir anım var. İki binli yılların başından. O sıralarda Şenlikköyspor ile ilgileniyordu, yöneticiydi galiba, ya da teknik kadrodandı. Ben Bayrampaşa’yı çalıştırıyordum ve yükselme gurubu maçları için değerli kalecim Serdar Köylü ile idman yapma olanağı araştırıyordum. Havalar çok yağışlı gidiyordu. Güzel bir çim sahaya gereksinme duyuyorduk. Ve Şenlikköy’ün böyle, şahane bir çim sahası vardı.
Araya Fikri ve Yetim Ali girdi, saha görevlileriyle konuştular ve saha benim ve Serdar’ın emrine sunuldu. Dahası malzemeler ve toplar da. Duşlardan sıcacık sular akıyordu. Üç hafta mükemmel çalıştık. Bu insanca davranışı hiç unutmadım.
Sözün özü, Fikri Pehlivan hem fizik olarak, hırsı ve mücadele gücüyle, hem de ruhsal olarak, taşıdığı, yaydığı olumlu enerji ve iletişim kurma yetisiyle, her takımın ihtiyaç duyduğu şahane bir futbolcuydu.’’